Tag Archives: Hayat

Rüya – Reloaded

2010’da yazmıştım bunu. Üzerine yeniden yazmaya değer hale geldiği için önce bunu paylaşmak istedim, yeniden, beş sene sonra… Gecikmiş bir #tbt gibi…

Bir dönem e-mail gelen kutularına Nazım Hikmet veya Can Dündar imzasıyla düşen bir şiir var “Basit Yaşamak” diye. Aslında bu iki ismin değil, Yalçın Ergir’in, Düş Hekimi’nin yani.

Şahsen de tanıdığım ve birlikte futbol, basketbol oynadığım Yalçın Ergir bu şiiri yazdığında nasıl bir ruh halindeydi merak ederim. Olasıdır ki, benim şimdi içerisinde bulunduğum ruh halini çeyrek geçe filandır… veya değildir, bilemiyorum.

Dün twitter’da kustum biraz akşam üstü. Konu şuydu; hayatını basit, devam ettirmeye yetecek kadar, hayalleri olmadan veya küçük ve kolay ulaşılabilir hayallere sahip olarak devam ettirebilenleri kıskanır hale geldim.
Neden?
Çünkü kendimce hayatımı ciddi şekilde değiştirebilecek bir hayalim var. Telafisi zor, bundan 14 sene önce verilmiş bir karar var. O çocuk aklıyla yapılmış, saçma, 14 sene sonrası düşünülemeden verilmiş bir karar; meslek seçimi! Ve yanlış, külliyen. Değiştirmeye kalkınca ise, üniversitede aldığım yegane finansal ders olan “Genel Ekonomi” dersinden günlük hayatıma sokabildiğim tek kavram olan “Fırsat Maliyeti” buna engel. Şu anda idame ettirdiğim hayatımdan vazgeçerek o yola girdiğimde ortaya çıkan maliyeti karşılama şansım yok. Maddiyat manevi tatminin çok önünde.
Ve bu yüzden, bugün, o günden 14 sene sonra, asıl iyi olduğumu düşündüğüm, asıl yaparken zevk alabileceğim hissine kapıldığım işten çok uzağım.
Dışarıdan bakanlar yakın, hatta içinde görseler de öyle değil. Karım bile “Ne güzel, hayalin var işte ve onu kovalıyorsun, gerçekleştirme ihtimalin var” diyor. Halbuki o hayali kovalarken, sahip olmak istediğim şeye sahip olan herkes, istisnasız ve ısrarla şöyle diyor: Beklediğini bulamayacaksın, sevmeyeceksin, bilakis, sevdiğin bir şey çirkinleşecek, ellerinden gidecek, kaybedeceksin onu da. Gelme, yapma. Gelemezsin, yapamazsın.
Böyle olunca, tiksindiğin, her gün üstüne üstüne gelen, her sabah uyandığında o yataktan çıkmama isteğini körükleyen mevcut hayatın, o hayalin ağırlığı altında ezilmeye başlıyor. Bir an önce oraya varmak, bir an önce sahip olmak ve orada yürümek. Olmadıkça, o gün gelmedikçe gırtlağına bağlı bir iple seni yukarı çeken o balon daha da şişiyor, daha çok sıkıyor boğazını. Uçmak üzere olmakla boğulmak arasında kalıyorsun.
Velhasıl:
“Basit yaşayacaksın
Mesela susayınca su içecek kadar basit
Dört çıkacak ikiyi ikiyle çarptığında…”